KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ

Gündemin yoğunluğu bazı gerçek sorunları geride bırakıyor ve sanki öyle bir sorun yokmuş gibi gündemde yer alamıyor. Bunlardan en önemlisi olan kadın erkek eşitliği (pozitif ayrımcılık) dir. Geçenler de Sn. Başbakanın Sivil Toplum Kuruluşlarıyla yaptığı toplantıda “Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum” diyor. Orada bulunan kadınlara fazla açık vermemek için üstü kapalı “farklı doğarlar, farklı görevleri vardır” diyor. Yani; kadın toplumda sadece çocuk üreten, annelik görevini yapan, erkeğe hizmet eden, kusura bakmayın ama seks aracı olarak gördüğünü üstü kapalı bir şekilde anlatmaya çalışıyor.
Tabiî ki kadınların biyolojik yapısının daha narin ve hassas olması çağdaş bir ülkede kadınların yasal haklarının olmaması anlamına gelmez. Kadın erkek eşitliğini, biyolojik farklılığa bağlamak nasıl bir düşünde tarzıdır anlamış değilim!!!
Kadın; düşünen, üreten, yöneten bir insandır. Erkek ile farklılığı biyolojiktir. Kadını arka plana iten zihniyet asla toplumun gelişmesini istemez. Her ne kadar Türk Kadını dünya’da en önce haklarını almış olsa da maalesef günümüze kadar istenildiği düzeye gelememiştir. Gelen iktidarlar pozitif ayrımcılıkla ilgili yasa ve düzenlemelere istenilen ölçüde yer vermemiştir. Kadınların işgücü piyasasına katılımları yetersiz ve siyasette ise kadın sayısı parmak sayısı kadar azdır. Kadın erkek eşitliği lütuf değil, bir haktır. Kadınlara her alanda fırsat eşitliği, çağdaş, laik demokratik cumhuriyetimizin ön koşuludur. Kanun önünde kadınların erkekle eşit duruma gelmesi, eşitsizlik sorununu çözmez. Cinsiyetler arası eşitliğin bir parçası olan “pozitif ayrımcılık” ilkesi yaşama mutlaka geçirilmelidir.
Teknolojinin yetişilemediği bir dünya da maalesef bizler kadın erkek sorununu bile çözemedik. Kadının toplumdaki yeri sadece biyolojik, hele hele kadının bir malzeme olarak görülmesi kadınlar açısından onur kırıcı ve küçük düşürücü değil de nedir ki?...
Çağdaş bir Türk kadını olarak, böyle düşünenleri kınıyorum. Her ne kadar kadın yok sayılmaya çalışılırsa çalışılsın Türk toplumunun gelişmesi için her alanda yer alacağız, hiç kimsenin bizi kapalı kapılar arasına atarak yok saymasına izin vermeyeceğiz. Bu vatanı bize emanet eden, kadının toplumda yer alması için her türlü hakkı veren Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK’e ve silah arkadaşlarına çağdaş, laik Türk kadını olarak bir kez daha minnet ve şükran duygularımızı ifade ediyoruz.

Kadınları küçümseyen sözlerin söylenmesine kızan Mustafa Kemal ATATÜRK;”Bunları ağza alanlar kendi analarına, eşlerine, kız kardeşlerine ve kızlarına hakaret etmekten başka bir şey yapmıyorlardır.”
"Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse o sosyal toplum felçlidir."

02.08.2010
Nermin AYDINLI

Yorumlar